AMED - ÖHD üyesi Mehmet Emin Gökdemir, Kürtçeye statü tanınması için yalnızca anayasal değişikliğin yetmeyeceğini, Harf ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu gibi engelleyici kanunların da değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Kürtçenin resmi ve anadil olması için yıllardır yürütülen etkinlikler, kampanyalar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın başlattığı Barış ve Demokratik Toplum Süreci'yle hız kazandı. Toplumsal bir talep olan Kürtçenin statüsünün tanınması için dil alanında çalışmalar yürüten kurumlar sık sık bu konuda yasal düzenleme talep ediyor. Kürtçenin yasal bir statüye kavuşması çalışmalarını yürüten örgütlerden biri de Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD). Kürtçeye statü tanınması istemiyle 15 Ağustos'ta hukukçuları kapsayan bir kampanya başlatan ÖHD, 1 Ekim'e kadar kampanyayı sürdürecek. Bu tarihe kadar toplanan imzalar ise daha sonra Meclis'te sunulacak.
Kürtçenin üzerindeki baskılar, statü talebi ve imza kampanyası hakkında bilgi veren ÖHD Amed Şubesi Dil Komisyonu üyesi Avukat Mehmet Emin Gökdemir, Türkiye'nin kuruluşundan bu yana Kürtçenin kullanımına dair yasal ve anayasal düzenleme bulunmadığını, aksine bunu engelleyecek yasalar bulunduğunu dile getirdi. Bunun nedeninin devletin kendini Türk ulus devletine dayandırması olduğunu dile getiren Gökdemir, ulus devletin kuruluşu öncesi hazırlanan 1921 Anayasası'nın ise diğer bölgesel azınlıklara devletin her alanında Kürtçe konuşabilecekleri ve kendi düzenlemelerini yapabilecekleri bir sistem ön gördüğünü söyledi. 1924, 1961 ve 1984 anayasalarında hiçbir zaman bölgesel halkların, azınlıkların haklarına dair bir düzenleme yapılmadığının altını çizen Gökdemir, "Bu bahsettiğimiz son anayasalarda resmi dil, eğitim dili yalnızca Türkçe olarak kabul edildi. Şu anda da madde 42 eğitim dilinin yalnızca Türkçe olabileceğini ön görüyor. Yine madde 66'da etnik grubun yalnızca Türkler olduğundan bahsetmekte, başka bir ulus kimliğinin kabul edilmediğini düzenlemekte" diye konuştu.
'İNKILAP KANUNLARI DA DEĞİŞMELİ'
Yalnızca anayasal değişimle Kürtçenin kullanımının önünün açılamayacağını, Kürtçenin kullanımı önündeki yasalarında değişmesinin zorunlu olduğunu dile getiren Gökdemir, Kürtçe alfabenin kullanımının engelleyen 1928 Harfler Kanunu 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun, Tevhid-i Tedrisat, Soyadı Kanunu değişmesi gereken kanunlardan birkaçının olduğunu söyledi.
ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, anadilin kullanımını olanak tanıyan maddelerine şerh koyduğunu belirten Gökdemir, bu şerhlerin de kaldırılması gerektiğini kaydetti. Uluslararası bu sözleşmelerin devlete anadilde eğitim, eğitmenlerin yetiştirilmesi, dilin gelişimi için pozitif yükümlükler yüklediğini dile getiren Gökdemir, "Türkiye'nin 1930'dan bu yana imzalamadığı veya şerh koyup imzalamadığı dil hakkı kapsamındaki uluslararası sözleşmelerin tamamına -bu imzalayacağı protokollere aynı zamanda mutabık olacağına dair kontrol mekanizmalarını kontrol edeceği şekilde baştan revize edip- tekrardan imza atıp, uluslararası alemde de bu hakları kabul ettiğini samimi anlamda duyurmalıdır. Bana göre bu değişimler hukuk sistemi içerisinde en önemli değişimler olacaktır" ifadelerini kullandı.
'PRATİKLER SÜRECE TERS DÜŞMEKTE'
Gökdemir, Barış Anneleri'nin Meclis komisyonunda Kürtçe konuşlarının engellenmesi, AKP ve MHP'lilerin dil ve anayasal değişikliklerine yönelik olumsuz açıklamalarının komisyonun gerekli yasal değişikliklerin belirlenmesi ve değiştirilmesi çabasından hayli uzak olduğunu gösterdiğini ifade etti. Bu tür açıklama ve pratiklerin sürece ters düştüğünü belirten Gökdemir, "Barış Annelerinin Kürtçe konuşmasının engellenmesi komisyonun şu an içerisinde olduğu ismini taşıyan değerlere uymadığını göstermekte. Kardeşlik, eşitlik sürecinde, Türkçe ve Kürtçenin eşit kabul edilip konuşulması gerekilen, komisyon sürecinde bile bakıyoruz Kürtçe engellenmekte. Bu engeller, yasaklamalar süreci baltalamakta. Haliyle bunlar kabul edilebilecek şeyler değil. Bu pratik bize komisyonun adının ve fiillerinin samimi olmadığını gösteriyor" diye konuştu.
İktidarın, 2013-2015'te yürütülen süreci sonlandırmasının ardından kullandığı, şiddeti özendiren, terörize edici milliyetçi dil kullanması nedeniyle Kürtlere taleplerine karşı bir kamuoyu oluşturduğunu belirten Gökdemir, bunun değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Bu atmosferi değiştirmenin iktidarın yükümlüğünde olduğunu dile getiren Gökdemir, "Şu an bu atmosferi değiştirmeleri, Kürtlerin hakları noktasında bilgilendirici programlar yapmaları gerekmekte. Ki eğer halk eşitlik ve kardeşliği anlarsa, komisyon için etkin güç olacaktır, komisyona olumlu değişiklikleri yapabilmesi için cesaret verecektir" diye belirtti.
İMZA KAMPANYASI
Hukukçuların Kürtçenin resmi dil olması için başlattığı imza kampanyasını hatırlatan Gökdemir, hem Kurmancî hem Kurmanckî/Zazakînin anayasal maddeler ve kanuni düzenlemelerde yer almasını amaçladıklarını dile getirdi. Kuruluşlarından beri eşitlikçi, kapsayıcı ve bütünleştirici düzenlemelerin yapılmasını savunduklarını, bunu, bu gün de savunmaya devam ettiklerini dile getiren Gökdemir, "Bugünden sonrasında da adil hukuk sistemi için hak savunusunu dile getirmeye, aktif rol oynamaya her zaman devam edeceğiz" dedi.
Gökdemir, herkesi otoasimilasyona karşı dili her yerde Kürtçe konuşmaya, Kürtçeye statü tanınması için kampanyalar düzenlenmeye çağırarak, "Yeni bir otoasimilasyonun faili olmamak için her yerde, her alanda Kürtçe konuşup, Kürtçeye statüyü savunmalıyız ve bunu talep etmeliyiz" dedi.
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel