ESKİŞEHİR - Eskişehir’de Mehmet İlyas Demir tarafından tecavüze maruz kalan öğrencinin yaşadıkları, ülkedeki eril sistemi bir kez daha görünür kıldı. Şikayette bulunduğu polis, üzerindeki kıyafetten yaşam biçimine kadar kadını sorgularken, mahkeme “delil karartma şüphesi bulunmadığı” gerekçesiyle faili serbest bıraktı.
Yaşamın her alanında üretilen erkek şiddeti, AKP’nin iktidara gelmesiyle başka bir boyut kazandı. Önleyici mekanizmaların işletilmemesi şiddet, tecavüz ve katliamı her geçen gün artırırken, yargının tutumu ise cezasızlığı besliyor. Ülkedeki tabloyu gözler önüne seren olaylardan biri de Eskişehir’de okuyan üniversite öğrencisinin yaşadıkları.
Mayıs ayının 15’inde Osmangazi Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği bölümü öğrencisi olan Mehmet İlyas Demir’ tarafından tecavüze maruz kalan kadın öğrenci, 17 Mayıs’ta şikayetçi oldu. Savcılık tarafından tutuklama talebiyle Eskişehir Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen fail, “şüphelinin kaçmasına, delil karartmasına yönelik olgu bulunmadığı” gerekçesiyle adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Güvenlik açısından ismini vermediğimiz öğrenci, şikayette bulunduğu karakoldan mahkeme sürecine değin maruz kaldığı eril yaklaşımı ve bu aşamada kendisine yaşatılan psikolojik şiddeti ajansımıza anlattı.
ERKEK POLİS İFADEYİ ALDI
İlk olarak karakola başvuran öğrenci, 7-8 erkeğin bulunduğu bir ortamda maruz kaldıklarını anlatmasının istendiğini dile getirerek, ekledi: “Zaten güvende hissetmiyordum, bir de böyle kalabalık bir ortamda mecbur bırakıldım. Beklerken bazı polislerin hakkımda konuştuklarını duydum. ‘Erkek arkadaşı tecavüz etmiş’ gibi ifadeler kullanılıyordu. Bir süre sonra ahlak şubeden iki polis geldi ve il emniyet müdürlüğüne götürüldüm. Orada ifade vereceğim sırada kadın polis olup olmadığını sorduğumda ‘yok’ denildi. Oysa böyle bir durumda kadın polis talep etme hakkım var.”
ÜZERİNDEKİ KIYAFETLER SORULDU
Emniyette avukat istediğini ancak “engelli ve sarhoş” olmadığı gerekçesiyle avukat olmadan ifadesinin alındığına dikkat çeken öğrenci, “İfadede ‘güvenip mi aldın evine’ diye soruldu. ‘Evet’ yanıtı verince de ‘eee güvenmeyecektin’ tepkisiyle karşılaştım. Suçlayan bir tavır vardı. Üzerimdeki kıyafetlerimi tarif etmem istendi. Başta prosedür zannettim ancak yazdıklarına bakınca ‘kısa şort’ gibi ifadeler yer aldığını gördüm. ‘Şortun kısası uzunu ne fark eder’ diyerek sildirdim. Polis memuru ifademi alırken sürekli ‘İstirahatten geldim’ deyip duruyordu. Sanki ona yük oluyormuşum gibi hissettirdi. Ayrıca ‘Buraya bir sürü kadın geliyor, ifade veriyor, sonra geri çekiyorlar. Sen de geri çekeceksen beni uğraştırma’ dedi. Bu sözler çok baskılayıcıydı. Vazgeçmem için üstü kapalı bir şekilde yönlendirme gibi hissettirdi” ifadelerini kullandı.
KADIN SUÇLANDI
İfadesi alınırken odaya sürekli polislerin girip çıktığını ve mahremiyetinin zedelendiğini dile getiren öğrenci, “Olay günü kıyafetlerimi teslim etmek için evime gittik. Ev arkadaşımın ifadesi alınırken, polis elle yazıyordu. ‘Buna da gerek yok, zaten sonra anlatırsınız, elim yoruldu’ diyerek bazı şeyleri yazmadı. Yaşadığım olayın kendisi zaten ağırdı. Ama ifade sürecinde gördüğüm muamele bunu daha da ağırlaştırdı. Destek ve güven beklerken suçlandım, küçümsendim ve yalnız bırakıldım” diye belirtti.
FAİLLE AYNI SINIFTA OKUYOR
Serbest bırakılan faille aynı sınıfta okuduğunu söyleyen öğrenci, “Bu hafta sınav haftamız. Her sınava gitmeyi düşündüğümde mideme taş oturuyor. Onunla karşılaşma ihtimali, onun hayatına bu kadar rahat bir şekilde devam ettiğini görme düşüncesi beni felç ediyor. Ben hayatta kalmaya çalışırken, o sadece birkaç imza atarak özgürce dolaşıyor. Onun attığı imzalar, benim gidemediğim sınavların, geceleri uykusuz kalışlarımın, panik ataklarımın, hayatımda oluşan duraksamanın hesabını vermiyor. Benim tüm güvenli alanım elimden alınmış durumda. Bu sadece bireysel bir travmanın sonucu değil, sistematik bir korunmasızlık durumu” dedi.
FAİL DEĞİL KADIN SUÇLANIYOR
Cinsel saldırı suçlarında failin korunduğunu belirten öğrenci, “Bu ülkede bir kadın, ‘sınıf arkadaşım bana saldırdı” dediğinde, önlem alınması gereken kişi kadın oluyor. Kadının kendini koruması gerekiyor, kadın suçlanıyor. Fail ise, hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Bugün kendimi yalnız, kaygılı ve güvensiz hissediyorsam bunun nedeni sadece yaşadığım olay değil. Asıl neden devletin, hukukun ve toplumun bana yaşattıklarıdır. Adalet sistemi sadece kağıt üstünde var. Çünkü bu sistem beni korumuyor aksine yalnız bırakıyor” diye belirtti.
KADIN DÜŞMANI BİR YARGI
Adliyeye giden kadınların en büyük düşmanının sadece fail değil aynı zamanda yargının kendisi olduğunu dile getiren öğrenci, “Cinsel saldırı ve taciz davalarında kadın beyanı hala kağıt üzerinde esas alınıyor. Kadınlar ifade verdikleri için sorgulanıyor. Ne giydiği, ne düşündüğü, ne kadar direndiği üzerinden yargılanıyor. Failin niyeti değil, kadının davranışı kurcalanıyor. Yargının suskunluğu, faillere cesaret veriyor. Benim yaşadığım olayda da böyle oldu. Bu kişi, yargılamanın sürmesine rağmen kendini aklanmış gibi gösteren yazılar yazdı, beni suçladı, çevresinde algı yaratmaya çalıştı. Türkiye’de yargı öyle işliyor ki, tutuklanmamak sanki beraat gibi sunuluyor. Bu ülkede cinsel saldırıya uğrayan bir kadının adalet arayışı bir cesaret eylemidir. Çünkü adalet kadının yanında değil. Bu ülkede yargı, erkeğin suçunu değil, kadının ‘neden orada olduğunu’ sorguluyor. Bu ülkede bir kadın tecavüze uğradığında tutuklanmayan fail, ‘mini etek giymişti’ dediğinde daha fazla ciddiye alınıyor. Ben yalnızca saldırıya uğramadım. Aynı zamanda bastırılmaya, unutulmaya, susturulmaya çalışıldım ve bunu sadece bir fail değil, bir sistem yaptı. Ancak susmuyorum. Çünkü susarsam, bu adalet sistemi kadınları görmezden gelmeye devam edecek. Artık görmezden gelinmeyi değil, görünür olmayı, inanılmayı ve adaleti hak ediyoruz” diye belirtti.
FAİL ‘ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMEN’ ADAYI
Failin, “özel eğitim öğretmen” adayı olduğunu hatırlatan öğrenci, şöyle devam etti: “Her ne kadar kendimi o an koruyamamış olsam da, şimdi elimden gelen her şeyi yaparak başka çocukları korumak istiyorum. Çünkü bana bunu yaşatan kişi, ileride özel eğitim öğretmeni olacak. Yani toplumun en savunmasız bireyleriyle -çocuklarla, engelli bireylerle doğrudan ve sürekli temas halinde olacak. Bu, sadece cinsellikle ilgili bir saldırı değildi. Bu, güç üzerinden kurulan bir tahakkümdü. Bu bir cezalandırma biçimiydi, bir egemenlik ilanıydı. Benim fiziksel güçsüzlüğümden faydalanan biri, özel gereksinimli bir çocuğun savunmasızlığından faydalanmayacak mı? Yalnızca kendi bedenim için değil, bu toplumdaki tüm çocukların güvenliği için ses çıkarıyorum. Maskesinin arkasındaki yüzü gördüm. Gördüğüm yüz bana bu bölümü özellikle seçtiğini düşündürtüyor ve eğer bugün bu kişi eğitim sistemine, çocukların dünyasına hiçbir denetim ve engel olmadan dahil edilirse, bu sadece bir ‘ihmal’ değil, bile isteye alınmamış bir sorumluluk olacak.
ADALET KAĞIT ÜSTÜNDE
Yaşadıklarımın üzeri örtülmeye çalışılıyor. Fail hala dışarıda ve özgür. O hayatına kaldığı yerden devam ederken, ben uyurken bile tedirginim. Kalabalıkların ortasında bile güvende hissetmiyorum. Beni asıl yaralayan şey, adaletin yalnızca kağıt üzerinde kalması. Yasalar vardı ama bana dokunmadı. Korunmak bir hakken, bu hak bana tanınmadı ve ben hiçbir suçu olmayan biri olarak hayatıma kaldığım yerden devam edemiyorum. O yüzden bu mücadeleyi yalnızca kendim için vermiyorum. Bir daha kimse susmak zorunda kalmasın diye direniyorum. Ne zaman ki kadınlar olarak ses çıkardık, işte o zaman bir şeyler değişti. Eğer bu mücadeleyi hep beraber verirsek biliyorum ki bir şeyler değişir.
ŞİKAYETİN ÇEKİLMESİ İÇİN BASKI
Ablası beni arayıp, baskı kurmaya başladı. Hem ağlıyor hem yalvarıyordu. ‘Annem kalp krizi geçirdi. Bizi annesiz bırakma. Annem ölürse 11 kardeş yapamayız’ dedi. ‘Eğer şikayetini geri çekmezsen, kız kardeşleri babaları tarafından zorla evlendirilecek’ dediler. Ne diyeceğimi bilemedim. Yaşadığım onca kötülüğün üzerine bir de başkalarının hayatı, başkalarının geleceğini omzuma yıktılar. Bu baskıyı sadece ailesi değil, ortak arkadaşlarımız da yaptı. Yanıma gelip ‘haklısın’, ‘senin yanındayız, bu adam cezasını çekmeli’ dediler. Arkasından şu geldi; ‘O anne ölürse ne olacak? Sen toplumsal olaylara duyarlısın… Feministsin. Başka kadınların zarar görmesini istemezsin.’ O an kendimi o kadar yalnız, çaresiz hissettim ki anlatamam. Kimse o gün bana ‘sen nasılsın?’ demedi. Kimse ‘Sana ne oldu?’ diye sormadı. Ablası bana ‘onu içeriden çıkar üçümüz oturup sorunlarınızı çözelim, birbirinizi seviyorsanız biz arkandayız sana çok güzel bir hayat sunarız’ dedi. Bunlar çok bilinçli manipülasyon cümlelerdi. Beni istismar eden, derin yaralar açan bir insanın ailesi, yaşadığım şiddeti ‘iki kişi arasındaki bir sorun’ gibi göstermeye çalıştı. Bunlar yaşadıklarımı ciddiye almadıklarını, üstünü örtmeye çalıştıklarını gösterdi. Ben sadece adalet, yaşadığımın cezasız kalmamasını istiyorum.”
MA / Enes Beyaz