ANKARA - ÖHD ve TUHAD-FED, hasta ve tahliyeleri engellenen tutsaklar ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin Sakarya Caddesi’nde basın açıklaması yaparak hak ihlallerinin sonlandırılması gerektiğini vurguladı.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması ile hasta ve tahliyeleri engellenen tutsaklara ilişkin Ankara'nın Çankaya ilçesinde bulunan Sakarya Caddesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Amed Milletvekili Ceylan Akça Cupolo ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban katıldı. “Hasta tutsaklara özgürlük” pankartının açıldığı açıklamada basın metnini ÖHD Ankara Şubesi üyesi Avukat Sidal Bayrak okudu.
Sidal Bayrak, cezaevlerinde uygulanan ağır tecrit ve keyfi infaz politikalarının insan haklarına dayalı hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını belirtti. Hukukun üstünlüğü ve insan onurunun sistematik olarak ihlal edildiğini vurgulayan Sidal Bayrak, adalet sisteminin bir meşruiyet krizi içinde olduğunu ifade etti.
‘TUTSAKLARIN TEDAVİ HAKLARI İHLAL EDİLİYOR’
Hasta tutsakların tedavi haklarının ihlal edildiğini belirten Sidal Bayrak, “Hapishanelerde binlerce hasta mahpusun tedavisini bizzat yürüten doktor ve hastanelerin raporları, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastane olsa bile Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadıkça geçerli olmamakta ve Adli Tıp Kurumu bir tekel haline gelmiş durumdadır. Adli Tıp Kurumu, yapısı itibariyle tarafsız ve bağımsız karar vermeye elverişli olmadığı gibi, aynı zamanda bürokratik işleyişi nedeniyle hasta mahpuslara aylarca zaman kaybettirmektedir. Bu yaklaşım, AİHM’in kararlarında tanımladığı üzere, işkence veya insanlık dışı muamele olarak değerlendirilmektedir. Nitekim, yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir” dedi.
İÇ ANADOLU BÖLGESİ CEZAEVLERİNDEKİ HASTA TUTSAKLAR
İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan cezaevlerindeki hasta tutsak sayısına ilişkin verileri de paylaşan Sidal Bayrak, “İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan hapishanelerde; Afyon 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde 5, Bolvadin T Tipi Hapishanesinde 6, Eskişehir T Tipi Hapishanesinde 10, Karabük T Tipi Hapishanesinde 7, Kırşehir S Tipi Hapishanesinde 4, Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde 10, Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 5, Sincan 2 No’lu F Tipi Hapishanesinde 3, Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde 11, Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde 5, Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde 3, Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde 2 olmak üzere toplam 74 hasta mahpus bulunmaktadır. Paylaştığımız verilerde yer alan mahpuslardan 11’inin durumunun ağır olduğu tespit edilmiştir. Ancak birçok mahpusun hasta dosyasına erişilememesi, mahpusların hastaneye sevklerinin geciktirilmesi, hiç yapılmaması ya da insanlık onuruna aykırı bir şekilde dayatılan ağız içi arama uygulamasını ve kelepçeli muayeneyi kabul etmeyen mahpusların hastaneye gitmeyi bu sebeple reddetmesinden ötürü mahpusların tanı süreçlerinin tamamlanamaması sebebiyle hastalıklarının derecelendirilmesi yapılamamıştır” şeklinde konuştu.
‘ATK’NİN TEK OTORİTE OLMASINA SON VERİLMELİ’
Hastane raporları ve hastalıkların niteliklerine rağmen ağır hasta tutsakların tahliye edilmemesinin yaşam hakkını ihlal ettiğini aktaran Sidal Bayrak, “Yakın zamanda Sincan Hapishanesinde bulunan Hamdullah Aydemir ve Özge Özbek isimli ağır hasta mahpuslar, hapishanede tek başına kalamayacaklarına dair verilen raporlar sonrası tahliye olmuşlardır. Bu kararlar gecikmiş kararlardır. Aynı durumda olan diğer ağır hasta mahpusların gecikmeden tahliyelerine karar verilmeli ve tedavilerinin dışarıda tamamlanması sağlanmalıdır. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır” dedi.
İDARE VE GÖZLEM KURULLARINDA KEYFİ KARARLAR
İnfazı tamamlanmış birçok tutsağın, cezaevi idareleri ya da idare ve gözlem kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmediğini ifade eden Sidal Bayrak, “Afyon 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde 1, Bolvadin T Tipi Hapishanesinde 2, Eskişehir T Tipi Hapishanesinde 4, Karabük T Tipi Hapishanesinde 17, Kırşehir S Tipi Hapishanesinde 4, Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde 2, Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde 7, Sincan 2 No’lu F Tipi Hapishanesinde 1, Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde 2, Yozgat 1 No’lu T Tipi Hapishanesinde 2, Yozgat 2 No’lu T Tipi Hapishanesinde 2, Çorum T Tipi Hapishanesinde 1, Sungurlu L Tipi Hapishanesinde 1 olmak üzere toplam 46 mahpusun şartlı tahliyesi engellenmiştir. Bu hapishanelerden Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde, istisnasız tüm kadın mahpusların kurul kararları ‘pişmanlık’ dayatması nedeniyle olumsuz sonuçlanmakta ve hiçbir kadın mahpus şartlı tahliye gününde özgürlüğüne kavuşamamaktadır. Benzer şekilde Karabük Hapishanesinde de bugüne dek yalnızca bir mahpusun şartlı tahliyesi uzatılmamıştır. Bu hapishanelerde tahliye istisnaya, kural ise hakkın engellenmesine dönüşmüştür” diye konuştu.
‘KEYFİ UYGULAMALARI DERHAL SONA ERDİRİLMELİDİR’
İnfaz sürelerinin belirsizleşmesinin özgürlük ve adil yargılanma hakkının açık ihlali olduğunu vurgulayan Sidal Bayrak, “Kuralsız ve keyfi infaz uygulamaları, devletin cezalandırma gücünü sınırsız kullanmasına zemin hazırlamakta; bu da temel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi anlamına gelmektedir. İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi uygulamaları derhal sona erdirilmelidir” dedi.
‘ÖCALAN’IN KOŞULLAR YARATILMALDIR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na dikkat çeken Sidal Bayrak, “Sayın Öcalan’ın ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ yönündeki sözleri, çözüm iradesini açıkça ortaya koymaktadır. Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; aynı zamanda Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci için ciddi bir engeldir. Bu çağrının karşılık bulması, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür” ifadelerine yer verdi.
‘BÜTÜN KURUMLARDA REFROM SÜRECİ BAŞLAMALIDIR’
Sidal Bayrak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşayabilmesi ve hukukun üstünlüğünün yeniden inşa edilebilmesi için başta cezaevleri olmak üzere tüm devlet kurumlarında bir reform sürecinin başlatılması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Hapishanelerdeki ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmeli; kamuoyu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeli, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmalı ve sorumluluk almalıdır”
‘HASTA TUTSAKLAR YERİ CEZAEVİ DEĞİL HASTANEDİR’
Ardından söz alan Dilan Kunt Ayan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na değinerek, “Çağrının gerekliliklerinin nasıl elzem olduğunu bugün burada bir kez daha gördük. Türkiye hapishanelerinde bin 400’e yakın hasta tutsak bulunuyor ve bunun 300 tanesi ağır hasta tutsak. Bir kez daha buradan ifade ediyoruz: hastadan tutsak olmaz. Hasta tutsakların yeri, hapishaneler değil, hastanelerdir. Bizler de DEM Parti olarak bulunduğumuz her mecrada bunun mücadelesini veriyoruz” dedi.
Son olarak söz alan Hüseyin Küçükbalaban ise şunları söyledi: “İnşa edilmiş olan hapishaneler; F tipi, S, R, Y kuyu tipleri olarak adlandırdığımız hapishanelerde sağlıklı insanlar bile bir süre sonra sağlıklarını kaybediyorlar. Sadece 2024 yılının ilk 10 ayında Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı veride 207 hasta mahpus hayatını kaybetmiş. Bu hapishaneler insanları öldürüyor demektir”