Zeynep Durgut'a tehdide gazetecilerden tepki: Cezasızlık politikası mafyaların önünü açıyor 2025-06-28 09:09:30 İSTANBUL - Gazeteci Zeynep Durgut’un Şirnex’te “Fuhuş Çetesi” dosyasından yargılanan kişinin ailesi tarafında tehdit edilmesine tepki gösteren Veysel Ok, cezasızlık politikasının mafyaların önünü açtığını belirtirken, Turgut Dedeoğlu, basın örgütlerine dayanışma çağrısında bulundu.    Türkiye ve Kürdistan’da Özgür Basın’a dönük saldırılar hız kesmeden devam ediyor. Yargı kıskacına alınan gazeteciler ya tutuklanıyor yada haklarında adli kontrol kararları verilerek mesleklerini icra etmeleri önünde engeller çıkarılıyor. Yine birçok gazeteci yaptığı haberlerden dolayı çeteler tarafından tehdit ediliyor. Son olarak Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Zeynep Durgut, Şirnex’te “Fuhuş Çetesi”ni ortaya çıkaran ve dosyada fail olarak yargılanan Kenan Tatar’ın ailesi tarafından yaptığı haberler nedeniyle tehdit edildi.    Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, ile Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş) Başkanı Turgut Dedeoğlu, gazetecilere dönük baskılara dair değerlendirmelerde bulundu.    Veysel Ok, son dönemlerde onlarca Kürt gazetecinin sanal medya hesaplarına erişim engeli geldiğini hatırlatarak, “İktidar bilginin kendi dışında aktarılmasını istemiyor.  İkinci olarak bir barış süreci var. Barış sürecinde toplumsal rıza gerekiyor. İnsanlar bu sürecin ne olacağını öğrenmek istiyor. Ancak görüyoruz ki barış sürecinde birinci muhatap olan gazetecilerin hesaplarına erişim engeli getiriliyor ve onların toplumla buluşması engelleniyor. Bu da barış süreci içerisinde bir çelişki yaratıyor. Ülkede hukuk devleti aşındığı için de mafyalar ve çeteler daha yoğun bir şekilde görünür oldu. Bu yüzden de bu mafyaların karıştığı suçlara karşı haber yapanlar da tehdit ediliyor. Cezasızlık olduğu için tehdit eden mafya üyesi yargılanmadığı için yargı bir şekilde onların da önünü açmış oluyor. Maalesef Türkiye’deki ifade özgürlüğünün fotoğrafı şimdilik budur” dedi.     ‘MUAHLİF GAZETECİLER NEDEN HEDEFTE?’   Turgut Dedeoğlu, gazetecilerin kamuoyuna sundukları haberlerin fikir özgürlüğü kapsamında olduğunu vurgulayan Dedeoğlu, “Bir gazeteciye düşünce beyanı üzerinden ceza soruşturması yürütülmesi, tutuklama kararı verilmesi, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürüyor. Son dönemde pek çok gazeteci sosyal medyada başlatılan organize linç kampanyalarının ardından yargı baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Yargının sanal medya baskısıyla yönlendirilmesi bağımsız yargı ilkesi açısından kabul edilebilecek bir şey değil. Yargının görevi düşünceyi cezalandırmak değil; temel hak ve özgürlükleri korumaktır. Demokrasinin temeli olan eleştirinin bastırılması otoriterliğin göstergesi. İktidar tarafından gittikçe daha otoriter bir topluma doğru yönlendiriyoruz.  Bu siyasi iktidar tarafından çözüm süreci adı altında birtakım görüşmeler yürütülüyor. Bir taraftan bakıyorsunuz süreci destekleyen Kürt gazeteciler ceza alıyorlar” diye belirtti.    DAYANIŞMA ÇAĞRISI    Dedeoğlu, Zeynep Durgut’un, “fuhuş çetesi” dosyasından yargılanan Kenan Tatar’ın ailesi tarafında tehdit edilmesine dair, “Suçu ortaya çıkaran, suçu gösteren, halkı bilgilendiren gazeteci bu görevi yapmakla mükellef. Gazeteciyi koruması gereken kamunun da burada büyük bir suçu var. En son Yeni Yaşam Gazetesi’nin dağıtımcılarından olan Zilan Gül, ‘yasaklı’ yayınların satış ve dağıtımı yapmak iddiasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası aldı. Biz dağıtımcılara da gazeteci gözüyle bakıyoruz. Ulusal yayın yapan bir gazetenin dağıtımını yaptıktan sonra çıkarılan sansür kararıyla basın emekçileri cezalandırılıyor. Gazetecilerin, dağıtımcıların, medyanın herhangi bir bölümünde çalışan basın emekçilerin cezalandırılması kesinlikle kabul edilebilecek bir şey değil” diye konuştu.    Dedeoğlu, “Türkiye’de 500’ü aşkın basın meslek örgütü var. Bunların bir araya gelip ‘artık yeter’ demesi gerekiyor. Eskiden Kürt illerindeki gazetecilerin yargılandığını, tutuklandığın ve cezaevine konduğunu bilirdik. ‘Batıda bize bir şey olmayacak’ diye pek de umursamazdık. Ama artık bu işin doğusu batısı kalmadı. Basın bütün Türkiye bir baskı cenderesi altında. Sesimizi çıkartmamız gerekiyor. Bu da dayanışmadan geçiyor. Herhangi bir derneğin ya da sendikanın birbirine düşman olacak bir lüksü kalmadı. Birlik ve beraberlik içinde bu otoriter rejime karşı ses çıkartmak, mücadele etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.    MA / Melik Çelik