Tülay Hatimoğulları’ndan çağrı: Meclis kapanmasın, sorunların çözümü için çalışsın 2025-06-24 12:44:54 ANKARA - İran-İsrail arasındaki savaşın barışı kurmanın önemini gösterdiğini belirten Tülay Hatimoğulları, parlamentoya “Meclis kapanmasın, kimse tatil yapmasın. Meclis yaşadığımız bu sorunların üstesinden gelmek için acilen 10 adım için gelsin çalışsın” çağrısı yaptı.  Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin grup toplantısına gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Suriye’de kiliseye yapılan saldırıya tepki gösteren Tülay Hatimoğulları, bu saldırılara karşı önlem alınması gerektiğini belirtti. İsrail-İran çatışmasına da dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, İsrail ile İran savaşının sadece iki ülke arasında yaşanan savaş olmadığını söyledi. Söz konusu savaşın küresel sistemin kendi dengelerini kurmakla ilgili olduğunu belirten Tülay Hatimoğulları, “Ne yazık ki küresel nabız barış ritmiyle değil savaşın çılgın temposuyla atıyor. İşte bütün bunlar güç dengelerinin ticaret savaşlarının etnik ve mezhepsel gerilimlerin yeniden yeniden bir çatışma sebebi olmasının önünü açıyor” dedi.   ‘SAVAŞ SIRADANLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR’   Tülay Hatimoğulları sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepsi savaşın zeminini hazırlıyor ve savaşı körüklüyor. G-7 Zirvesi’nde ve NATO’nun artan savaş harcamaları taleplerinde bizlere neyi gösteriyor? Sadece Türkiye değil, Ortadoğu değil, bütün dünya ülkelerini yakından ilgilendiren gelişmeler bunlar. Ahmed’in, Fatima’nın, Rojda’nın, Hans’ın, Robert’in, yani bütün dünya yurttaşlarının, insanlarının doğrudan emeğini sömürmek üzerine kurgulanmış ve bu emeğin sömürüsü ile yaşam hakkının sömürüsü üzerine kurgulanmış bir savaşlar silsilesi ile karşı karşıyayız. Her şeye güvenlik gözlüğünden bakılıyor. Oysa bunun anlamı; daha fazla sosyal, siyasal felaket ve daha fazla açlık ile huzursuzluktur. ‘Güvenlik’ denilerek savaşın dehşeti bizlerin gözünde sıradanlaştırılmaya çalışılıyor.   EN AĞIR BEDELİ HALKLAR ÖDÜYOR   Bu çatışma iki devlet arasında basit bir kavga değil. Emperyalizmin paylaşım savaşında bölge yeniden dizayn edilmek isteniyor. Soğuk savaş sonrasında bir yeni dünya düzeni kurulmuştu. Ancak şu an 3. Dünya savaşına gebe olan yaşadığımız bu süreç bize yeni dünya düzeninin yıkılmaya başlandığını ve yeni bir dünya düzeninin inşa edilmeye çalışıldığını gösteriyor. Bütün bunlar, Emperyalist güçlerin jeopolitik satranç tahtasında oynadıkları acımasız oyunla yapılıyor. Ve bunların en ağır bedelini halklar ödüyor.    DIŞARIDA MUTLAK DÜŞMAN TUZAĞI   Ulusal güvenlik diyorlar. Bu bir tuzak. Ulus devletler kendi halklarına güvenlik sunamazken dışarıdan mutlak bir düşman yaratarak kendi içlerindeki anti demokratik uygulamaları da meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Bu sözüm bir devlete ilişkin değildir. Ulus devlet anlayışıyla kendisini inşa etmiş her ülke için geçerlidir.   MUHALEFET BASTIRILIYOR   Demokratik muhalefet bastırılıyor, sivil toplum susturuluyor. Bakın İran’daki anti demokratik uygulamalara, despotik yaklaşımlara ve yönetim biçimine ilişkin şunu çok net olarak ifade ediyoruz. İran demokratikleşmelidir. Ama bunun panzehiri İsrail’in oraya saldırısı değildir. İsrail’in oraya saldırısına da hayır. İran-İsrail savaşına net olarak hayır diyoruz.   EN ÖNEMLİ GÜVENLİK İÇ BARIŞTIR   Ama elbette ki her ülkenin kendi iç demokrasisini inşa etmek gibi bir zorunluluğu vardır. Ve bunu hiç kimse unutmamalıdır ki en önemli güvenlik iç barışı sağlamak, demokratikleşmeyi sağlamak, kendi halkın arasında ayrı gayrı gütmemek, ortak bir hukukla o ülkeyi yönetmekten geçer. Bütün ülkeler bunu idrak etmek durumundadır.   EMPERYALİZME KARŞI GÜÇLÜ DİRENİŞ   Bu karanlık tünelden ışığı görebiliriz. Bunun panzehiri emperyalizme karşı güçlü bir direniştir. Yaşam hakkımız başta olmak; üzere özgürlüklerimize, ekmeğimize, kardeşliğimize ve barışa göz dikenlere karşı ortak mücadele yürütmekten geçer. Bir avuç küresel sermayedar için nükleer silahların kullanılması ile karşı karşıya kaldık. Nükleer silah kullanılabilirdi. Hala bu olasılık ortadan kalkmış değil. Bu ne demek biliyor musunuz? Dünyanın tamamının yerkürenin ortadan kalkması, bütün canlıların ölmesi demektir. Çernobillerin bir tanesinin değil, onlarca, yüzlerce çernobil olması demektir.   DIŞARIDAKİ DÜŞMANDAN DAHA TEHLİKELİDİR   İçerideki demokrasi eksikliği, dışarıdaki düşmanlıklardan çok daha tehlikelidir. Eşit yurttaşlığı kutsayan; hak eşitliğini, adaleti ve özgürlüğü temel alan bir siyaset, tüm bu olumsuzlukların panzehiridir. Bu anlayışı benimsediğimiz takdirde hem iç hem de dış barışı birlikte sağlayabiliriz. Demokratik ulus çözümü silahta, kanda aramaz. Demokratik ulus; çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı halkların kendi kaderlerini özgürce tayin edebileceği, eşit hukukla tesis edilmiş ortak yaşam modelidir. Bizleri, Ortadoğu’yu ve tüm dünyayı kurtaracak olan da bu projenin ve anlayışın yaşama geçmesidir.   SAVAŞ İSTEYENLERE TEPKİ   Savaş bir oyun değil. Erasmus 500 yıl önce söylemiş. ‘Tatlı gelir yaşamayana savaş.’ Savaşı yaşamayan insanlar klavye başında oturuyor, şu füze şu savaş uçağı diye oyun konsoluyla oynuyor gibiler. Halklar arası düşmanlığı tetikliyorlar. Savaş bir oyun değildir. Ellerdeki silahlar konsol değil gerçek. Elle tutulan, gözle görülen, isabet edince yakan, yıkan, öldüren oyuncak değil bunlar gerçek füze, bomba.   SAVAŞA HAYIR BARIŞ HEMEN ŞİMDİ   İran’dan İsrail’den yükselen dumanlar sadece ve sadece geleceği karartır. Savaşın ateşiyle ısınmaya kalkanlar sonunda kendi evlerini küle çevirirler. Ve burada çağrım başta Amerika İsrail İran olmak üzere onların halklarına ve bütün dünya halklarına bu ülkelerin yönetimlerinin savaş oyunu oynamalarına izin vermeyin. Buna ilk önce karşı çıkması gereken Amerika halkıdır, İsrail halkıdır, İran halkıdır, bölge halklarıdır. Buradan çağrımızı yineliyoruz. Gelin bu savaşı ciddi bir biçimde bitirmek için halklar olarak inisiyatif alalım, barışı haykıralım.   TÜRKİYE’DE HERKES BEKLEME İÇİNDE   Bildiğiniz üzere, en sıcak gündemlerden biri Türkiye’deki barış süreci. Bu dönemde halkların faydasına olan bu gelişmeler sürüncemede bırakılamaz. Hiçbir şeyi oluruna bırakamayız. Bazen şöyle anlayışlar gelişiyor: ‘Hele bir bakalım, İran-İsrail savaşı nasıl sonuçlanacak? Hele bir bakalım, Suriye’de neler olacak? Suriye’deki düzen kendini inşa edebilecek mi? Orada Kürtlerin, diğer halkların durumu ne olacak? Ve Türkiye’deki diyalog sürecine acaba bunların etkileri ne olacak?’ diye herkes bir bekleme içinde.   BEKLEDİKÇE KAYBETTİK   Tarihin fırsatları bizlere bekleme şansı vermez, vermeyecektir de. Yüz yıllık bekleyişin tortusunu omuzlarımızdan atmak istiyoruz. Tarih bize ‘beklemeyin, yol alın’ diyor. Bekledikçe kaybettik, yaralar derinleşti, fırsatlar uçup gitti. İran-İsrail savaşı bizlere barışın ne kadar kritik önemde olduğunu gösterdi. Türkiye, barışı komşu coğrafyada yükselen ateşi söndürmeye öncülük edebilir.   UYARILARI ÇOK ÖNEMLİ   Sayın Bahçeli’nin sürecin hızlı ve dikkatli gitmesine dair uyarıları çok önemli. Bir kez daha anlıyoruz ki kendi iç demokrasisini kurumsallaştırmayan ülkeler, küresel fırtınalardan çok ağır yara alır. Bu yakın tarihte yaşadığımız deneyimle sabittir. Ancak toplum haklı olarak ‘bizim kaygılarımız kulak ardı ediliyor’ diyor. Siyaset kurumu iktidar devlet, toplumun kaygısını görmüyor. Görmeli diyor. Manisa Turgutlu’da bir lise öğrencisi ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganını attığı için tutuklandı. Bu yeni oldu. Barışı konuşurken oldu. Jin Jiyan Azadî sloganı Kürt kadınlarının Türkiye kadın hareketiyle birlikte verdikleri ortak mücadelenin bütün dünya tarafından sahiplenilmesini sağlayan çok önemli bir şiar.   KOMİSYON KURULACAK MI?   Sayın Öcalan’ın da bizlerin de her kesimin de ortak bir talebi vardı. O da parlamentoda bir komisyonun oluşturulması. Bu komisyon hala oluşturulmadı.  Bu komisyon ne zaman oluşturulacak? Oluşursa nasıl bir nitelikte oluşacak?  Yasal anlamda bir komisyon mu kurulacak yoksa bir araştırma komisyonu mu olacak? Kim nasıl temsil edilecek, nasıl çalışacak? DTK ve STK’ları kadın hareketi başta olmak üzere bütün siyasal ve toplumsal dinamikleri içerecek mi onlarla iletişim kuracak mı. Bütün bunlar yanıt bekleyen sorular. Şuan bizdeki bilgi bugün Sayın Numan Kurtulmuş Meclis Başkanı olarak parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilerin grup başkanvekilleriyle bu konuyu görüşmek üzere bir toplantı gerçekleştirecek. Bu gerçekten çok olumlu. Ümit ediyoruz ki bugün bu toplantıda somut sonuçlarla çıkılabilir. Barışın yolu cesaretle kararlılıkla samimiyetle aşılır. Adalet ve demokrasiyi biz tesis ettikçe o zaman barıştan daha çok konuşuruz, o zaman çatışmalar biter silahlar susar.   HERKES ÖCALAN İLE GÖRÜŞMEK İSTİYOR   Bu süreçle ilgili önemli noktalardan birisi, gerçekleşmesinin bu süreci hızlandıracağına dair inancımızın perçinlendiği noktalardan biri Sayın Öcalan ile kesintisiz bir diyalogun sağlanmasıdır. Herkes kendisiyle görüşmek istiyor. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında, ‘Sayın Öcalan ile görüşmek istiyoruz’ şeklinde yürütülen kampanyalar ve çalışmalar olduğunu da biliyoruz. Önümüzdeki günlerde, kendisiyle görüşmek isteyen Avrupa’dan çok sayıda, kalabalık bir heyetin geleceğini biliyoruz.   İMRALI KAPILARI BARIŞA AÇILSIN   Bu görüşmelerin kapısının açılmasının önemini biz ısrarla vurguladık. Bakın, Sayın Öcalan kendisi de istiyor. ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın toplumda daha güçlü karşılık bulması ve bu sürecin inşa edilebilmesi için Sayın Öcalan, hem Türkiye hem Avrupa hem Ortadoğu, yani dünyanın dört bir yanından aydınlarla, yazarlarla, hukukçularla, akademisyenlerle, siyasetçilerle, her kesimle görüşmeyi talep ediyor. Bizler diyoruz ki; İmralı kapıları barışa açılırsa gerçek barışın imkanı doğar. O kapılar kilit değil, köprü olmalı. Oradan ülkeye, özgürlüğe, demokrasiye, adalete, kardeşliğe dair çözüm fikirleri akmalıdır. Bizler diyoruz ki İmralı kapıları barışa açılırsa gerçek barışın imkanı doğar. O kapılar kilit değil köprü olmalı. Oradan ülkeye özgürlüğe demokrasiye adalete kardeşliğe dair çözüm fikirleri akmalıdır. Buradan bir kez daha İmralı’ya selamlarımızı gönderiyorum.    MECLİS KAPANMASIN   DEM Parti olarak parlamentoya bir teklifimiz var. Diyoruz ki Meclis kapanmasın, kimse tatil yapmasın. Gerekirse Meclis 7/24 çalışsın. Meclis yaşadığımız bu sorunların üstesinden gelmek için acilen 10 adım için gelsin çalışsın. Bu 10 adımı sıralayacağım ama altınız çizmek istiyorum. Meclis bu yaz tatile girmesin gece gündüz çalışsın ve gerçek anlamda sorunlarımızın çözümüne odaklanan bir çalışma yürütelim.   Emekçilere, asgari ücretlilere, emeklilere ara zam yapalım. Yoksulluğu azaltalım. Vergi mevzuatını değiştirip, yoksula yönelik vergi soygununa son verelim. Azdan az, çoktan çok vergi sistemini hayata geçirelim. Vergide adaleti sağlayalım. Belli gelirin altındaki hanelerin kredilerini kamu bütçesinden ödeyelim. Küçük çiftçilerin borç ve faizlerini silelim, çiftçilere son başvuru ödemelerini kanunda belirlenen oranda yapalım. Açlıkla mücadele eden milyonlarca çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayalım. Faiz lobisini sevindiren faizleri düşürelim, vatandaşı sevindirelim. Türkiye’yi faiz-enflasyon kıskacından kurtaralım. KOBİ’lerin üzerindeki faiz yükünü azaltalım, hatta ortadan kaldıralım. Kamu İhale Kanunu başta olmak üzere bu anlamdaki birçok yasaya düzenleme getirelim ve bu kanunu sermayenin değil, halkın çıkarlarını gözeten bir hale çevirelim. Siyaseti ekonomik kazanç kapısı olmaktan çıkaralım. Siyasi Etik Kurulu’nu çıkararak akçeli karanlık işleri bitirelim.”