‘Darağacı bizi kırmaz; sadece köklerimizi toprağın derinliklerine salar’ 2025-05-10 13:03:01   HABER MERKEZİ - Werîşe Muradî idam edilmelerinin 15’inci yıl dönümünde Şirin Elemhuli, Ferzad Kemanger, Ferhad Wekili ve Eli Haydeiyan’ı gönderdiği mektupla andı.    İran rejimi tarafından idam cezası verilen Tahran’daki Evin Cezaevi’nde tutulan Werîşe Muradî kaleme aldığı mektup ile 9 Mayıs 2010’da idam edilen Şirin Elemhuli, arkadaşları Ferzad Kemanger, Ferhad Wekili ve Eli Haydeiyan’ı andı.   Werîşe Muradî’nin Ferzad Kemanger için yazdığı mektup şu şekilde:   “Selam Ferzad…   Artık sadece bir isim değilsin; bir yolsun sen, sise karşı bir fener, tarihin sessizliğinde bir ses. Ben seni gözümle değil, canımla gördüm; köy okulunun tozlu defter sayfaları arasında, dağdan dönemeyen babaların çocuklarının gözyaşlarında… Seni, dili suç sayılan bir annenin sessiz çığlığında tanıdım.   Seni tanımıyordum ama sanki yüzyıllardır benimlesin; bir hakikat, bir acı, bir ülkü gibi. Seni darağacına çekenler… Anlamadı ki darağacı, ufka bakan birinin boynunu eğemez. Sana son verebileceklerini sandılar, oysa bilmiyorlardı ki sen, o an yeni bir şafakta doğmuştun; sessizliğin ortasında bir çığlığa dönüşmüştün, ölümde yeniden doğmuştun. Ferzad, sen sadece bir öğretmen değildin, sen ölüler çağında yaşamanın felsefesiydin. Sen, Samed Behrengi’nin nehrinden doğan bir deredeydin; çocukların susuz toprağında aktın, engebelerden korkmadan. Sen, sahtekârlığın çağında dürüstlüğün, kelimelerin kurşunlandığı bir diyarda umudun beden bulmuş haliydin. Hayalini, sınıf tahtasından gerçeğin duvarına asmak istiyordun; yoksulluktan gelen, ama tüm saraylardan daha görkemli düşlerdi onlar.   Sorgucunu bana da yolladılar.   Dedi ki: O da burada oturdu. Dayanamadı ve...   Ben dedim ki: O, ölümden sonsuzluk yarattı. Sessizlikten bir çığlık, sınıftan bir direniş doğurdu.   Ben senin devamınım, Ferzad.   Şirin Alemhuli’nin devamı; yaşam sevgisi, anadil sevgisi ve özgürlük aşkı yüzünden suçlanan kadın… darağacına gönderildi ama adını dağlara, rüzgâra, kelimelere kazıdı.   Ferhad’ın devamıyım; ölümü kucakladı çünkü hakikati bağrına bastı.   Ali Heyderiyan’ın devamıyım; kalbi Zagros’ta atan.   Mehdi İslamiyan’ın devamıyım; susmadı, son ana kadar hakikati konuştu.   Tüm o insanların devamıyım; ölümü kucakladılar ki biz ayakta durabilelim. Ve biz hâlâ ayaktayız.   Ellerimiz bağlı olabilir ama sesimiz her zamankinden daha gür. Her gün hakikat, inkârın kırbacıyla vuruluyor; her sabah kelimelerimiz adaletsiz mahkemelerde yargılanıyor.   Ama biz, her yarayla anlam yaratıyoruz… Her aşağılanmaya karşı dik duruyoruz… Her baskıyla özgürlük için yeni bir nefes alıyoruz.   Ferzad, artık sen bir isim değilsin. Sen bir ağaçsın; her dalında bir öğretmen, bir şair, bir isyancı var.   Ben mi?   Bugün senin durduğun noktadayım.   Benim için de darağacını kurdular.   Ama içimde korku yok.   Çünkü hakikati omuzlayan biri, savaş meydanında sadece dimdik durmayı bilir.   Eğer ölüm, hakikatin bedeliyse, o bedeli ben de ödemeye hazırım.   Biz, kaçmak için değil, ayakta durmak için doğduk.   Ve bu yol, yürümek için değil… ayağa kalkmak içindir.   Son kelimeye kadar, son çocuğa kadar, Zagros gibi dimdik duran son dağa kadar…   Senin yolun sürüyor, öğretmenim…   Sesimizde, toprağa vurduğumuz kararlı adımlarda, özgürlük için hâlâ çarpan yüreklerde…   Senin yolun sürüyor, zafere kadar.   Darağacı bizi kırmaz; sadece köklerimizi toprağın derinliklerine salar.”